Mihrabat Korusu

   Dışarıda kahvaltının en güzel tarafı açık havada olması. Saatlerce oturup sohbetler edilir, çayımız kahvemiz önümüze gelir. Tam keyif yapılır yani. Bir de manzarası varsa insan başka da bir şey istemez herhalde.

   Ben de hafta içi bir arkadaşımın tavsiyesine uyarak Kanlıca'ya gittim kahvaltıya. Hafta içi olduğu için biraz erken gitmek zorunda kaldık. Sonrasında benim işim var diye. Havayı fırsat bilip arkadaşımın arkadaşları ile hep birlikte kalabalık bir grup olarak gittiğimiz için yer bulamayacağımızı düşündük fakat şansımıza kocaman bir masa bizi bekliyordu.

   Mihrabat Korusu gittiğimiz yerin adı. Kanlıca'nın Fıstıklı yokuşundan körfeze inen alanda I. Mahmut zamanında kurulan ve zamanında padişahlar tarafından büyük ilgi gören bir yer burası.
   Mihrabat Korusu'na, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılarak III. Ahmet'e armağan edilen Mihrabat Kasrı'nın adını verdiği iddia edilir. Ne yazık ki Mihrabat Kasrı yeniçeri isyanıyla bir hafta içinde yakılıp yıkılarak yok olmuş. Ve görkemli tarihine rağmen giderek küçülmüştür. Yahya Kemal'in gözlerden uzak saatler geçirmek için tercih ettiği Mihrabat Korusu, çeşitli yazar ve şairlere güzel manzarasıyla ilham kaynağı olmuş.

   Kahvaltıları açık büfe. Önce gözlere hitap ediyor zaten. Ne yiyeceğinizi şaşırıyorsun. Tabağıma doldurasım geldi ama bir yandan da utandım:) Sonra yavaş yavaş, çaktırmadan yedikçe koydum. Ama hepsinden mutlaka yedim:) Bu arada açık büfe her zaman olmuyor. Bilginize.

   Fiyat olarak 25-30 lira gibi bir şey ödüyorsunuz. Ama mideniz patlayana kadar da yiyebiliyorsunuz:) Biz gittik, gördük, çok beğendik. Tavsiye ediyorum. Güzel manzara eşliğinde, güzel bir kahvaltı hepimizin hakkı!

   Giden olursa yorumlarınızı duymak isterim.



   Özdemir Asaf ise şöyle yazmış Mihrabat Korusu ile ilgili,

Şu anda İstanbul'da olmak isterdim.
Mihrabat Korusu'nun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek...
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul'u.